Sayfalar

14 Nisan 2014 Pazartesi

Bir choppercı için Triumph Tiger ve Karar Verme Süreci

İlk gençlik yıllarında başlayan chopper tutkusu yerini bir başka tarza bırakabilir mi? Chopper diyorum bakın motosiklet demiyorum zira çok değil bundan bir kaç ay öncesine kadar motosiklet diye bir kavram yoktu sadece chopper vardı. Belli bir kültürü haiz ve hayata karşı belli bir duruşu ihtiva eden bir tutkuydu chopper benim için ve motosikletim araçtan çok amaçtı benim nezdimde. İki yıllık bir çin malı deneyiminden sonra gürül gürül bir Shadow sahibi oldum ve yaklaşık 22 bin kilometre boyunca iki yıl süresince de eşlik ettik hayatıma.




Peki şimdi ne oldu da bu yazıyı yazdım?

Hemen belirteyim, chopperımı almadan önce ondan beklentim okula gitmek, kendim gibi chopper süren arkadaşlar bulup grup sürüşü yapmaktı. Bunların hepsini de gerçekleştirdim nitekim hatta çok da güzel insanlarla tanıştım ve çok da güzel anılara sahip olmakla beraber bu güzel insanların neredeyse hepsinin benden en az 10 yaş büyük olmasından mütevellit hayata dair pek çok da şey öğrendim. Ancak bu yaklaşık dört yıl sürdü, üçüncü yılın sonunda grup sürüşlerinde yapmış olduğum yollardan daha uzun mesafeler katetmek istedim ve tabii tek başıma olmak istedim. Başkaları ne düşünür bilmiyorum ama yollarda tek başına olmanın keyfini aldığım andan itibaren motosiklete bakışım değişti. Tek başınalığın verdiği ürperme hissiyle yolculuk etmek kadar haz vermiyordu bana artık şehir içinde hoş bakışlar altında gürültülü hatta bayağı gürültülü egzostumla turlamak.

Çok değil yaklaşık 30 bin kilometre yol tecrübem var ve bunun da üçte biri uzun yolda geçti diyebilirim. İşte görsellikten vazgeçip konfora önem vermem de bu uzun yolda harcanan kilometrelerde oldu sanırım. Bir defa gezmek daha doğrusu yolda olmak harika bir duygu, her bir anı çok güzel ve bu her bir anından da keyif almak için maalesef ki bu çirkin enduro/touring denen makinelere binmek zorundayız.

Chopperların kendimce dezavantajlarını anlatarak devam etmek istiyorum; bu motorlarda oturuş tarzı itibariyle ayaklar önde kaldığından ve kollar da fazla bükülmediğinden gövdemiz arkada kalıyor ve zaten süspansiyonları berbat olan bu makinelerde yoldaki bütün kusurlar direk olarak belimize işliyor. Yine bu makineler uzun yol için yapılmadığından selede uzun süre oturmak kıçınızda da ayrı bir ağrıya yol açabiliyor. Yine uzun yolda ani hızlanmaları çok istenen düzeyde olamadığı için sollamaya çıkılınca tekar şeridimize dönmek ya da olası bir tehlikeden sıyrılmak zaman alabiliyor. Bütün bunlara ek olarak frenleme kabiliyetindeki yetersizliklere (gerçi son modellerde artık abs standart) ek olarak 140-150 km gibi süratlere çıkınca artan yakıt sarfiyatıyla birlikte titreşim ve rüzgar da eklenince bu afili makinalar daha ziyade can sıkmaya başlıyor ve bence estetik görüntüsü ve verdiği hava bir şey ifade etmemeye başlıyor.

İşte tam da bu nedenlerden ötürü Honda Shadow marka motorumu sattım ve daha uzun yol odaklı, saydığım tüm etkenlerde beni mutlu edecek bir motosiklet arayışına girdim.
Şimdi chopperı kötüledikten sonra neden Triumph Tiger'da karar kıldım biraz da oraya değineyim.

Öncelikle bir motordan beklentilerim neler sorusunu yönelttim kendime ve öncelik sırası değişmekle beraber şöyle bir yanıt silsilesi ile karşılaştım:

  • Şehir içinde çok rahat manevra yapabilmek
  • Güvenlik
  • Otopark konusunda biraz daha esneklik arayışı
  • Olası tehlikelerden anında sıyrılabilmek adına yüksek tork ve beygir gücü
  • Uzun yolda yüksek ve stabil seyir sürati 
  • Az titreşim
  • Konfor
  • Estetik
  • Gerektiğinde yol dışına çıkabilecek
  • Uzun yol performansı


Daha sonra adaylarımı belirledim:

BMW: GS, K ve RT serileri
Honda: Transalp, crossrunner, crosstourer, varadero, cbf 1000
Yamaha: TDM, Tenere, fjr
Suzuki: V-strom, tourer modelleri
Kawasaki: Versys, gtr 1400
Triumph: Tiger, Explorer
KTM: Adv
Ducati: Multistrada

Bir sonraki aşamamda ise yukarıdaki kriterlere göre elemeye başladım, bazı motorlar bir çok kriterden elendi bazıları ise birçoğunu geçtiği için, tabiri caizse tipten kaybetti.


Türkiye'de motor sürücüsü iseniz her an fren yapmaya hazırlıklı olmak lazım, bunun için de panik fren mefhumundan sıyrılabilmek adına abs'yi şart koştum kendime. Abs'siz motor almayacaktım.

İstanbul'da kullanacağımı düşündüğümüzde dar ve yokuş sokaklarda manevra kabiliyeti yüksek bir makine lazım diye düşündüm bu yüzden de BMW'nin battal boy touringleri ile gs 1200 ve diğer battal boy touringler ve endurolar elenmiş oldu gtr, fjr de dahil olmak üzere, kaldı ki gtr, fjr gibi canavarlar ile  yapmayı planladığım uzun gezilerde olası yol dışı sürüşlerimi sükunetle gerçekleştiremeyecektim.

Geriye elimizde ne kaldı bir bakalım


  • V-strom
  • Versys
  • Tdm
  • Transalp, crossrunner
  • Tiger
  • f800


Bu motorlar ile şehir içinde rahatça gezebilir, uzun yola güvenle çıkabilirsiniz ve yine yol dışına çıktığınızda da sizi güldürmezler ama öldürmezler de. Ancak ani hızlanma ve seyir sürati ile bu yüksek süratte (140-150 km) konforu göz önüne aldığımızda listeden iki motor hariç tüm motorlar eleniyor ve geriye sadece iki tane 800'lük delikanlı kalıyor. Evet tahmin ettiğiniz üzere Tiger 800 ve Vfr 800 x yani Crossrunner.





Şu ana kadar yazdığım kısımdaki olaylar, chopper'dan soğumam dahil, belki birkaç günde şekillenirken Tiger ile Crossrunner arasında karar vermem bütün bir kış sürdü.

Yerli yabancı sayısız inceleme, rapor, forum okuyup, youtube'den sürekli video izledim.

Şimdi de her iki motor için birbirlerine göre edindiğim artı ve eksileri yazayım:

Crossrunner




Avantajları:

  • Yedek parça ve servis 
  • Dört silindir
  • V-tec motor



Dezavantajları:

  • Çok ama çok çirkin
  • Diğer sübaplar açılınca artan yakıt sarfiyatı
  • Oturuş pozisyonu uzun yola uygun değil
  • Arka lastiğin bu denli geniş olması toprakta sorun yaratabilir.

Tiger


Avantajları: 
  • Naked görünümünde ve çok yakışıklı
  • Oturuş pozisyonu dik 
  • Arka lastik 150 
  • Uygun yakıt sarfiyatı

Dezavantajları:
  • İlk kez resmi olarak bir distribitör ile geliyor ve servis ağı çok zayıf haliyle yedek parça sıkıntısı korkutuyor.
  • Üç silindir ve 95 beygir yeteri kadar güç verse de vfr'ın yanında zayıf kalacağı aşikar. 

Görüldüğü gibi birinin artısı birinin eksisi, bu durumda nelerden feragat edilebilir ona bakmak lazım. 

Güç ve güvenlik konusunda hangisini seçerseniz seçin pek de fark olmayacak zaten ikisi yukarıdaki tüm motorların bir gömlek üzerinde, geriye sadece konfor, servis ve estetik boyutu kalıyor. Açıkçası burada da biraz risk alıp Tiger'ı seçmek bana cazip geldi ve fırsat maliyeti açısından buna değeceğini düşündüm zira konfor bakımından ve estetik bakımından yüzüm gülecekti ve gerek uzun yolda gerekse de şehir içinde motorun beni tatmin etmesi en büyük arzumdu.

Son olarak, motorumu dün yani 12 nisan 2014 tarihiyle teslim aldım, bu kadar uzun yazdıktan sonra sürüş sonrasına diyecek pek bir şey kalmadı sanırım (: tam da beklediğim gibi chopper'dan sonra kuş gibi hafif, gazı azıcık çevirince kaçıp giden, frene azıcık dokununca sektirmeden duran, kelimenin tam anlamıyla akıp giden bir motor Tiger, dilerim ki pişman olmam ve yine dilerim ki herkes istediği motora kavuşur.

Biraz uzun oldu ama umarım ki kararsızlara yol gösterebilirim (: 

Tekeriniz düz bassın sağlıcakla keyifli kilometreler bizlerin olsun.